Bu konuya neresinden başlıyım bilmiyorum; iyisi mi bandı başa saralım.Hayatımda ilk kez yurtdışına çıkmışım Torino-İtalyadayım.Yaşadığın dünyayı tanı diye bi laf vardır ya hani.Etrafıma bakıyorum öyle.Ben nereye geldim tarzında.Girdiğim çıktığım sokağa bakıyorum,yolumu kaybetmiyim diye.Bi süre sonra italyada venedik dışında biyerde yolunuzu kaybetmenizin çok da mümkün olmadığını anladım.
Kültürel farklılıları görmeye başladım filan; baktım iki tane hatun duvara yaslanmış öpüşüyolar.Ufo görmüş masum köylü gibi durup onları izlemiştim.Açtım yemek yedim,şehir meydanına,üniversiteye gittim derken o gün bitti.Kaldığım pansiyonda oda arkadaşım isviçreli buarada.O da ayrı bi manyak.Yüksek lisans yapıyor güya.Bir dönem isviçrede,bir dönem italyada,bir dönemde fransada.Olaya bak.
Okuldaki insanlarla tanıştım filan ama; 2. günün akşamına gözlerim bi türk aramaya başladı. Kendimi yanlız hissetmeye başladım. Sonraki 2-3 gün resmen yere tüküren birini arıyorum. İlyas salman'ın filmindeki gibi.gittiğimin haftasına varmadan bi akşam okul çıkışı pansiyonun yolunu şaşırdım.dolanıyorum filan. Baktım "istanbul döner" yazıyor. Acıkmışım,yolu çıkaramıyorum ya sinirlenmişim,daldım içeri. Dönerci diyarbakırlı çıktı. Avrupada bir göçmenle ilk temasım bu oldu. Hayatımdaki belki en ilginç hikayelerden birini dinledim diyebilirim. Herkes avrupaya daha iyi bi hayat hayaliyle gitmeye çalışır ama bu arkadaşın hikayesi çok başka. Diyarbakırlı bi aşiret kızını kaçırıyor.Baktım temizliycekler kaçtım buraya geldim diyor.
Göçmen konusuna geri dönersek; Bu konuya nerden başlasam bilmiyorum çünkü kim nerden girmiş nerden çıkmış belli değil. Akın akın geliyorlar avrupaya.italyadan başlayalım. Haritaya şöyle bir bakarsanız italyanın hemen altı tunus, fas, cezayir, libya ve mısır. Yani bağlasan durulmıycak memleketler. Fakirlik,siyasi sorunlar,kargaşa,terör dizboyu ve bu insanlar kendine yeni bi gelecek arıyorlar. Burda öleceğime kurtulmayı dener yolda ölürüm mantığı hakim. İtalyada özellikle, ana kara çevresindeki adalar tercih ediliyor. İlk kez bu adalara ayak basıyorlar. Lampedusa bu adaların içinde en revaçta olanı. Bir tür mülteci limanı haline gelmiş durumda. Diyelim ki yolda ölmediniz hertürlü engeli aşıp geldiniz;ondan sonra ne oluyor. Şu oluyor; kimlik tespitiniz yapılıyor ve sizi göçmen kampına gönderiyorlar. Burda bi 6 ay filan kalıyorsunuz;dil öğretiyorlar,aylık 100 euro gibi bi harçlık veriyorlar size,sonra salıveriyorlar sizi "nereye gidersen git" deniyor. Tabi hakkınızda dava açılıyor;iltica talebinizi değerlendirmek için ve son kararı mahkeme veriyor.
Hangi gerekçelerle iltica edebiliyorsunuz? Siyasi durum,insanı durum (ekonomik mülteci) vb.. nedenlerle iltica edebiliyorsunuz. Yani ülkenizde bir iç savaş varsa hayatınızı kurtarmak için kaçtıysanız,veya ülkenizde size ayrımcılık uygulanıyorsa,yasal haklarınız çiğneniyorsa yada ülke açlık seviyesindeyse (ör senegal gibi yerler) mülteci olma imkanınız var. Mesela şu yöntem çok kullanılıyor,adam kalkmış afganistandan gelmiş "ben gay'im ve islam cumhuriyetinde yaşam güvencem yok"diyor. Bu geçerli bir sebep. Özellikle pakistan,afganistan,ırak,iran gibi islam cumhuriyeti olan memleketlerden göçenler mahkemeye çoğunlukla iç savaş ve gay oldukları gerekçeleriyle başvuruyorlar. Başka bir yöntemde oraya varır varmaz din değiştirmek. Müslümanken sığınma almak için hristiyan oluyor ve mahkemeye ben din değiştirdim hristiyan oldum,yani islam literatürüne göre mürted oldum,geldiğim yerde islam cumhuriyeti, beni iade ederseniz mürted olduğum için öldürülücem diyor. İşte o noktada mahkemeyi kilitliyorlar. Ve çoğunlukla sığınma hakkı veriliyor.
Müslüman olmayan ülkelerden gelenlerse çoğunlukla iç savaş ve açlık gibi gerekçeler öne sürüyorlar. Tabi gay ayağına yatmak burdada bir avantaj sağlıyor. Ama bu grup ekonomik göçmen sınıfında çoğunlukla. Ben ülkemde acım, ekmek bulamıyorum diyor adamlar.
Bir de eski doğu bloğu ülkelerinden gelenler var. Romanya gibi yerlerden. Dert hep aynı daha iyi bir hayat sürmek. Ama sonuç ne yazık ki böyle olmuyor.
İtalyada çok fazla evsiz var ve bunların ekseriyeti göçmenler. Romaya yolunuz düşerse akşam 8-9 gibi tren istasyonunun oraya bir bakın derim mesela. Kartonu yere seren üstüne uzanıyor. Torino gibi yerler yine aynı, her yer evsiz göçmen dolu. Kışın o soğukta bi tanesini tir tir titrerken gördüğümü hatırlıyorum.
Bu insanları avrupa anakarasına yüklü paralarla getirip bırakan insan kaçakçıları bazılarının peşini bırakmıyor. Buraya geldin gidicek yerin yok,paran yok,işin yok,eğitimin yok. Sen iyisimi bize çalış diyorlar ve pis işlerine alet ediyorlar.
Kadınlarsa çoğunlukla fuhuş bataklığına sürükleniyor. Teklif etsem hayatta benimle çıkmaz,yüzüme dahi bakmaz diyeceğiniz güzellikte kızlarla 20-30 euro karşılığında birlikte olabiliyorsunuz.
Fransada bu fiyat biraz daha artıyor haberiniz ola. :-) Mesela hiç unutmam Barcelona'da sokakta yürürken bir fahişe gelip bana sarıldı ve "hadi senin odana gidelim" hayır dedim."benim odama gidelim" yine hayır dedim.saati 50 euro diyor.Git işine güzelim dedim. Arkamdan bağırıyor "Neden benimle birlikte olmuyorsun?,Sen gay'misin" diye. Durum bu.
Tabi şanslı hatunlarda var. Mesela Maltada iki türk kızıyla tanıştım. Sohbet muhabbet "burda yaşıyoruz" dediler. Nasıl oluyor o dedim.Erasmusla gelmişler,sonra birer koca bulup kalmışlar.Şanslı azınlık işte.Siz de birini bulun dediler bana.
İtalyaya geri dönücek olursak; italyada faslı göçmen çok fazla, toplam nüfusun %4'ünü oluşturuyorlar. Mesela torinoda şehrin gettolarında yaşıyorlar ve gerçekten suç makinesi haline gelmiş durumdalar. Göç bürosunun yolunu ararken bunlardan biri benim tren biletimi çalmıştı. :-) Ee tabi birde gidebileceğin kadar uzağa git kafasında olup ingiltereye gitmeye çalışanlar var. Bunlar fransanın calais bölgesini üs edinmişler. Fransa-İngiltere arasındaki tüneli geçip ingiltereye ulaşmaya çalışıyorlar. Gelip geçen araçlara,tırlara binerek ingiltereye varmak için heryolu deniyorlar. Youtube'a girip "calais" yazıp o görüntüleri bi izleyin derim. Ama ingiltere kesinlikle göçmen almıyor.Çok sınırlı koşullarda kabul ediyor.Ve zaten çoğunlukla bu göçmen olayından dolayı avrupa birliğinden çıktılar.
Göçmen konusuna geri dönersek; Bu konuya nerden başlasam bilmiyorum çünkü kim nerden girmiş nerden çıkmış belli değil. Akın akın geliyorlar avrupaya.italyadan başlayalım. Haritaya şöyle bir bakarsanız italyanın hemen altı tunus, fas, cezayir, libya ve mısır. Yani bağlasan durulmıycak memleketler. Fakirlik,siyasi sorunlar,kargaşa,terör dizboyu ve bu insanlar kendine yeni bi gelecek arıyorlar. Burda öleceğime kurtulmayı dener yolda ölürüm mantığı hakim. İtalyada özellikle, ana kara çevresindeki adalar tercih ediliyor. İlk kez bu adalara ayak basıyorlar. Lampedusa bu adaların içinde en revaçta olanı. Bir tür mülteci limanı haline gelmiş durumda. Diyelim ki yolda ölmediniz hertürlü engeli aşıp geldiniz;ondan sonra ne oluyor. Şu oluyor; kimlik tespitiniz yapılıyor ve sizi göçmen kampına gönderiyorlar. Burda bi 6 ay filan kalıyorsunuz;dil öğretiyorlar,aylık 100 euro gibi bi harçlık veriyorlar size,sonra salıveriyorlar sizi "nereye gidersen git" deniyor. Tabi hakkınızda dava açılıyor;iltica talebinizi değerlendirmek için ve son kararı mahkeme veriyor.
Hangi gerekçelerle iltica edebiliyorsunuz? Siyasi durum,insanı durum (ekonomik mülteci) vb.. nedenlerle iltica edebiliyorsunuz. Yani ülkenizde bir iç savaş varsa hayatınızı kurtarmak için kaçtıysanız,veya ülkenizde size ayrımcılık uygulanıyorsa,yasal haklarınız çiğneniyorsa yada ülke açlık seviyesindeyse (ör senegal gibi yerler) mülteci olma imkanınız var. Mesela şu yöntem çok kullanılıyor,adam kalkmış afganistandan gelmiş "ben gay'im ve islam cumhuriyetinde yaşam güvencem yok"diyor. Bu geçerli bir sebep. Özellikle pakistan,afganistan,ırak,iran gibi islam cumhuriyeti olan memleketlerden göçenler mahkemeye çoğunlukla iç savaş ve gay oldukları gerekçeleriyle başvuruyorlar. Başka bir yöntemde oraya varır varmaz din değiştirmek. Müslümanken sığınma almak için hristiyan oluyor ve mahkemeye ben din değiştirdim hristiyan oldum,yani islam literatürüne göre mürted oldum,geldiğim yerde islam cumhuriyeti, beni iade ederseniz mürted olduğum için öldürülücem diyor. İşte o noktada mahkemeyi kilitliyorlar. Ve çoğunlukla sığınma hakkı veriliyor.
Müslüman olmayan ülkelerden gelenlerse çoğunlukla iç savaş ve açlık gibi gerekçeler öne sürüyorlar. Tabi gay ayağına yatmak burdada bir avantaj sağlıyor. Ama bu grup ekonomik göçmen sınıfında çoğunlukla. Ben ülkemde acım, ekmek bulamıyorum diyor adamlar.
Bir de eski doğu bloğu ülkelerinden gelenler var. Romanya gibi yerlerden. Dert hep aynı daha iyi bir hayat sürmek. Ama sonuç ne yazık ki böyle olmuyor.
İtalyada çok fazla evsiz var ve bunların ekseriyeti göçmenler. Romaya yolunuz düşerse akşam 8-9 gibi tren istasyonunun oraya bir bakın derim mesela. Kartonu yere seren üstüne uzanıyor. Torino gibi yerler yine aynı, her yer evsiz göçmen dolu. Kışın o soğukta bi tanesini tir tir titrerken gördüğümü hatırlıyorum.
Bu insanları avrupa anakarasına yüklü paralarla getirip bırakan insan kaçakçıları bazılarının peşini bırakmıyor. Buraya geldin gidicek yerin yok,paran yok,işin yok,eğitimin yok. Sen iyisimi bize çalış diyorlar ve pis işlerine alet ediyorlar.
Kadınlarsa çoğunlukla fuhuş bataklığına sürükleniyor. Teklif etsem hayatta benimle çıkmaz,yüzüme dahi bakmaz diyeceğiniz güzellikte kızlarla 20-30 euro karşılığında birlikte olabiliyorsunuz.
Fransada bu fiyat biraz daha artıyor haberiniz ola. :-) Mesela hiç unutmam Barcelona'da sokakta yürürken bir fahişe gelip bana sarıldı ve "hadi senin odana gidelim" hayır dedim."benim odama gidelim" yine hayır dedim.saati 50 euro diyor.Git işine güzelim dedim. Arkamdan bağırıyor "Neden benimle birlikte olmuyorsun?,Sen gay'misin" diye. Durum bu.
Tabi şanslı hatunlarda var. Mesela Maltada iki türk kızıyla tanıştım. Sohbet muhabbet "burda yaşıyoruz" dediler. Nasıl oluyor o dedim.Erasmusla gelmişler,sonra birer koca bulup kalmışlar.Şanslı azınlık işte.Siz de birini bulun dediler bana.
İtalyaya geri dönücek olursak; italyada faslı göçmen çok fazla, toplam nüfusun %4'ünü oluşturuyorlar. Mesela torinoda şehrin gettolarında yaşıyorlar ve gerçekten suç makinesi haline gelmiş durumdalar. Göç bürosunun yolunu ararken bunlardan biri benim tren biletimi çalmıştı. :-) Ee tabi birde gidebileceğin kadar uzağa git kafasında olup ingiltereye gitmeye çalışanlar var. Bunlar fransanın calais bölgesini üs edinmişler. Fransa-İngiltere arasındaki tüneli geçip ingiltereye ulaşmaya çalışıyorlar. Gelip geçen araçlara,tırlara binerek ingiltereye varmak için heryolu deniyorlar. Youtube'a girip "calais" yazıp o görüntüleri bi izleyin derim. Ama ingiltere kesinlikle göçmen almıyor.Çok sınırlı koşullarda kabul ediyor.Ve zaten çoğunlukla bu göçmen olayından dolayı avrupa birliğinden çıktılar.
Calais gibi başka 2 nokta daha var.Fas'ın en
kuzey ucu ile İspanya anakarası arası 15 km civarı;tekneyle geçebilen geçiyor.
Geçemeyenler için başka bi seçenek daha var. Haritadan bakarsanız Fas'ın en
kuzeyinde iki tane küçük ilçe kadar toprak ispanya toprağıdır.Melilla ve Ceuta;
Fas'dan buralara geçebilmek için neler yapmıyorlar ki. Araç içine özel
bölmelere gizlenme filan.Akla hayale gelmedik yöntemler.Youtube'dan
izleyebilirsiniz. Melilla sınırındaki çitleri aşıp ispanyaya geçmeye çalışan
yığınları izleyin derim.
Bu göçmen olayı avrupa genelinde her ülkeyi etkiler duruma gelmiş. Bazı ülkeler müslüman göçmen istemiyorlar.Örneğin Macaristan.
Burda başka bir konu ortaya çıkıyor.Kültürel şok konusu.
Elin müslümanı binbir zahmet ülkesinden ingiltereye göç ediyor ve londranın ortasında "şeriat isteriz" diye bağırıyor.Ee babam madem şeriat istiyordun buraya niye geldin kalsaydın olduğun yerde derler adama.Ve diyorlar.İnsanları rahatsız ediyorlar.
Avrupa özgürlüklerin had safhada olduğu biyer.Paris pigalle bölgesine gidin mesela anlarsınız.Moulin Rouge'un etrafına bakın,halka açık sokaklarda genelevler, hatta gay genelevleri var.
Şimdi hal böyle olunca müslüman dar kafası ve sınırlı hayatını yaşamış biri bu dünyayı görünce kendini kaybediyor,kin ve nefret duyuyorlar.Kendi yaşayamadıkları özgürlükleri başkalarının yaşadığını görmek onları deliye çeviriyor.Radikalleşip saldırıyorlar.Son 2 senedir fransada olanları izliyorsunuz.Adam içine girdiği uygar dünyaya uyum sağlamak yerine çöl zihniyetini aynen oraya taşıyor.
Kadınlar için durum daha da acı.O hayatı görüyorlar ama aile baskısıya çoğunlukla yaşayamıyorlar.Münihte gördüğüm arap kızlarını hatırlıyorum.Öyle bi tarafa oturmuş meraklı gözlerle etrafı süzüyorlar biz nereye geldik der gibi.Mini etek giyip sokakta erkek yada kız arkadaşıyla öpüşenlere bakıyorlar.Böyle bi hayatmı var der gibiler.
Geçen sene avrupalı bir belediye başkanı "Avrupadaki özgürlüklerden rahatsız olan varsa bavulunu toplayıp s..tirip gitsin" dedi.
Bu işlerden artık ağızları çok yandığı için "dinin ne" sorusuna çok muhatap oluyorsunuz avrupada.Örneğin ben italyaya ilk gittiğimde üniversitedeyim;aynı ofisteki italyan bi kız bana: senden önce burda pakistanlı biri vardı,benimle konuşmuyor,yanıma oturmuyor,kahve yada çay içmeye bile gelmiyordu.Harammış.Sen de bana böyle mi davranıcaksın" dedi.Tuttum kızı kahve içmeye götürmüştüm.
Avrupalıların bir kısmı türkiyenin arap ülkelerinden farklı olduğunun farkında bir kısmı ise bunun farkında değil.Zaman zaman dert anlatmakta zorlanabilirsiniz.Biz seküleriz diyorum,bazen anlatabiliyorum bazen anlatamıyordum.
Olayın birde fransa boyutu var ki;sormayın gitsin.Fransada ilk kez parise ayak bastım.o kadar çok afrikalı zenci var ki;yahu dedim fransa fransız olmaktan çıkmış.Almanyada da münih te öyle olmuştum.Ben türkiyenin hangi vilayetine geldim demiştim kendi kendime.Fransa da akılalmaz bir göçmen yığını var.Ekseriyeti afrikalı.Bunların içinde cezayirliler ayrı biyer tutuyor ama.Cezayir eski fransız sömürgesi olduğundan şimdi birtakım haklar vermek zorunda kalmışlar demek ki.Dün yediğin hurmalar bugün g.tünü tırmalar hesabı yani.Göçmenler italyada dağlarda, fransada şehrin sokaklarında kalıyorlar.Çadır açmış oralara yerleşmişler.İnanın türkiyenin suriyeli göçmenlere verdiği desteğin zırnığı verilmiyor.Paris zaten pis bi şehir ve bu durum iyice batırmış ortalığı.Fransanın her yeri aynı. Nice,Cannes,Marsilya...
Kısacası Avrupa artık göçmen istemiyor.Nitelikli olmanızda bişeyi değiştirmiyor.İstemiyor yani.
Marsilya demişken geçen yaz marsilyadayım.Yoldan geçen iki kişiye ingilizce olarak adres sordum.Kağıdı aldı baktı baktı ve yanındakine dönerek
"Sen biliyon mu Lan burayı" dedi.
Sinirlerim boşaldı o an,kahkahayla gülmeye başladım.Adam Muşlu çıktı.Bütün sülaleyi buraya getirdim diyor.Ne diyim.
Vaziyet bu anlıycağınız...
senden dinlemek çok daha güzeldi :)
YanıtlaSil