"Ya Baba Seyyidina Hasan Sabbah"
Yıllar önce Vladimir Bartol'un "Fedailerin Kalesi Alamut" romanını okuduğumda hikaye beni çok etkilemişti ama birgün oraya gitmek aklımda yoktu. Gel zaman, git zaman gezmeye başlayıpta yerimde duramayınca, 2015'te aklıma düştü ve Alamut Kalesine gitmeye karar verdim.Gittiğimde Aralık ayıydı,yerde 5 cm kadar kar vardı.Ve dağa tek başıma tırmandım,kimse yoktu.
Hala duran kale kapısına vardığımda hissettiklerimi anlatamam.
Alamut Kalesinin Kapısı |
İddiaya göre müritler Seydunaları Hasan Sabbah'ın cennetin anahtarına sahip olduğuna inandırılmışlardır.
Romanda kale etrafındaki Deylem krallarının bahçelerinden;bu bahçelerin kurandaki cennet tasviriyle benzer hale getirilerek; şarap,türlü nimetler,insanlara saldırmayan vahşi hayvanlar ve dünyanın türlü yerlerinden getirilmiş güzel kızlarla dolu olduğu; seyduna'nın müritleri uyuşturarak bu bahçelere taşıttığı;müritlerin kendine geldiğinde onlarca güzel hatunun artık cennette olduğuna onları ikna ettiği anlatılır. Müritler bu yapay cennette yer,içer,eğlenir,türlü dilberlerle koyun koyuna girdikten sonra ertesi sabaha gözlerini kalede açarlar.
İşte o zaman
İnanç ve o cennete yeniden kavuşma arzusuyla bilenmiş olan müritlere bir görev verilir.Artık gözleri birşey görmez hale gelmiştir.
Kendilerinden istenen her işi yapar, her cinayeti işlerler.
İnanç ve o cennete yeniden kavuşma arzusuyla bilenmiş olan müritlere bir görev verilir.Artık gözleri birşey görmez hale gelmiştir.
Kendilerinden istenen her işi yapar, her cinayeti işlerler.
O dönem selçuklu imparatorluğu ve o bölge tümden Alamuttan gönderilen fedailerin işlediği cinayetlerle sarsılmaktadır. Vezir Nizamülmülk'ü öldürmüşlerdir.
Dahası cinayeti işleyen fedai kaçmamakta,korkunç işkencelerle öldürüleceğini bildiği halde kaçmaya teşebbüs dahi etmemektedir.
Bu durum herkeste: Nasıl bir insan böyle birşeyi yapar sorusunu akla getirir.Ve meşhur Afyonla uyuşturulup cennet bahçeleriyle kandırıldıkları hikeyeleri alır başını gider.
Bu durum herkeste: Nasıl bir insan böyle birşeyi yapar sorusunu akla getirir.Ve meşhur Afyonla uyuşturulup cennet bahçeleriyle kandırıldıkları hikeyeleri alır başını gider.
Kaleye gittiğim zaman bu bahçelere dair bir iz aradım. Birşey bulamadım.Evet kalenin heryeri gizli tünellerle dolu.Dağın içini oymuşlar,kale yeraltına doğru iniyor. Ayrıca bana orda söylediklerine göre Hasan Sabbah güvenlik açısından kale burcunda değilde,yer altında bir odada tek başına kalıyormuş.Yeraltına inen katların ancak bir bölümü ortaya çıkarılabilmiş. Ama bu cennet bahçelerine dair bir iz bulamadım.
Marco Polo'nun aktardığı bir efsane.
Bu arada İsmailiyye bir islami tarikat gibi gözüksede; bu öğretinin 7. derecesine ulaşanlara; tanrının olmadığı,dinlerin yalan,peygamberlerin sadece bir toplum önderi oldukları,cennetinde cehenneminde bu dünyada olduğu anlatılır.
Hasan bunları duyduğunda,hayatı boyunca inandığı herşeyin yalan olduğu gerçeğini kaldıramayıp hastalanmıştır.Alamut kalesinden çok ağır şeyler yaptırıp,tanrının ona dur demesini,ömrünce onunla konuşmasını beklemiş;tanrıyı aramıştır.Tanrısını bulamadan öldüğünde yıl 1124'tü.
Muhteşem bi hikaye gerçektende👏🏻👏🏻👏🏻
YanıtlaSil