Ana içeriğe atla

BEYRUT




                                    


     Ben Lübnan'a gideli bi dünya zaman oldu. Bu yazıyı yıllardır ha yazdım ha yazıcam derken daha fazla haksızlık etmiyim dedim. Hem anlatacağım şeyler de var.


     Beyrut uçakla burdan 1,5 saat. Binmenizle inmeniz bir oluyor. Vize de yok. Zaman geçirmek için güzel bir seçenek ama benim başıma bazı olumsuzluklar geldi. Havaalanında gecenin bi saatinde indim. Bi kaç saat orda durayım gün ışısın taksi tutup gidicem mantığındayım. Ama önümden sık sık askeri kıyafetli kişiler gelip geçiyor. Öyle garip garip bakıyorlar. Rahatsız oluyorum. Vize den geçtim. Sonra çantamı boşalttılar, pasaportumu aldılar. Ahret sorgusu. Herifler bişey bulamadı pasaportu istemeyerek geri uzatıyor. Daha orda başladı sinir harbi. Sürekli böyle taciz ediyorlar. Aldırış etmedim. Sabah ettim o sinirle. Çıktım taksi çeviricem göremeyince orda ki askere sordum. Bi de ordakiler üstüme yürümez mi? İyice küp oldum. İlk kez bi arap ülkesine gidiyorum ve ilk intiba çok olumsuz. Yıllar sonra lübnanlı bi arkadaş havaalanında bekleyen o askerlerin asker değil hizbullah militanı olduğunu söyledi. Beyrut insanın cebini de taciz ediyor, pahalı bi yer. O zaman taksi havaalanından 30 dolar almıştı. Az küfür etmemiştim.

     Lübnanla ilgili izlediğim bir belgeselde adam "Bu ülkede polis seni koruyamaz" diyordu. Haklı. Lübnan için bir devlet denilemez aslında. Lübnan için herkes kendi dünyasına demek daha doğru olur. 70'lerde yaşanan iç savaştan sonra bir ateşkes olmaksızın herkes kendi tayin ettiği bir bölgede yaşıyor. Kimse kimseye karışmıyor. Sünni, şiiler, maruniler, dürziler vb. herkes kendi mahallesinde yaşıyor.  Kendi güvenliklerini kendileri sağlıyorlar. Herkes silahlı. Hizbullah zaten devlet içinde devlet durumunda. Ben tesadüf eseri bir hristiyan mahallesi olan gimayze bölgesinde ki bir otelde kalmıştım. Şehrin hareketli bir bölgesi. Barlar, gece kulüpleri var bu bölgede. Beyrut genel olarak hareketli bi şehir. Kordon boyunda ki Amerikan üniversitesinden yukarıya çıkarsanız hamra caddesine ulaşırsınız. Burası da çok güzeldir. Araplar vur patlasın çal oynasın gecelerini çok severler. 

     Lübnan'da yaşanan bu toplumsal ayrışma politikaya da yansımış. Devlet görevleri etnik gruplar arasında paylaştırılmış. Örneğin cumhurbaşkanı sünnilerden, meclis başkanı marunilerden, genelkurmay başkanı dürzilerden gibi. Kaldığım otel bu öldürülen başbakan haririnin anıt mezarına çok yakındı. Beyrutta ne zaman nolacağı hiç belli olmaz. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Hizbullahın olduğu bölgelere gidebileceğiniz pek sanmıyorum. O sokaklarda yürütmezler. Beyrutta her yer zaten asker kaynıyor. Böyle silahların gölgesinde yaşamak çok rahatsız edici gelmişti bana. Burda ki insanlar sen o'sun, ben bu'yum mevzularına fazla takmışlar. O yüzden huzuru bulamıyorlar. Bir de derin bir toplumsal güvensizlik var. Kimse kimseye güvenmiyor. 


     
     Beyrutta bir de ermeni mahallesi var. Linç edilme tehlikesine rağmen heryere girme gibi alışkanlığım var. Huyum kurusun. Hiç unutmam yolda bi kız yanıma gelip "dinin ne?" diye sormuştu. Bu ortadoğulular cidden dinle aklını bozmuşlar. Ermeni mahallesine gittim kendimi açık etmiyorum. Kimseyle konuşmuyorum ordayken. Zaten mahallenin duvarlarında "turkey guilty of genocide" yazısı var. Biz hep duyarız ermeniler sarraflık filan yapar zengin milletdir diye. Yani o mahalle nasıl bi pislik öyle anlatamam. Yıkık dökük. Nasıl yaşıyolar orda? Çok kötü durumdalar. Beyrut'un genelinde bir çöp problemi var. Her yer çöp dağları. Şehrin dışına çıkınca da çöpleri belli bölgelere yığıp öylece bıraktıklarını gördüm. Bi çöp tesisi filan yok. 

Ermeni mahallesinde bir duvar yazısı


    Beyrut'un epeyce dışında meryem ana heykelinin dikili olduğu "Lady of Lebanon" tepesine gitmiştim. Bu araplar çok ilginç insanlar. Turist olduğunuzu anladıkları an kazıklamaya çalışıyorlar. Yani minibüse bindim, adam paramın üstünü vermiyor. Beni teleferikte indir dedim. Onun yerine götürüp taksi durağında indiriyor beni; ki taksiye para veriyim. Yarım saat teleferiğe geri yürümüştüm.  Bu tepeye mutlaka gidin, müthiş huzur veren bi yerdir. 

Lady of Lebanon tepesinde

Güvercin Kayalıklarında


Arap yemekleri bir harika

    Kordonda yürüyüp, güvercin kayalıklarını görmemekde olmaz. Denize karşı yemek yiyin. Hava sıcak olduğu için insanlar kış aylarında bile denize girebiliyor. Arapların en güzel şeyi yemekleridir. Beyrut'un en güzel yönlerinden biri de graffiti sanatının çok olmasıdır. Merdivenleri bile boş bırakmaz rengarenk boyarlar. Bence ortadoğunun parisi ünvanının hakediyor Beyrut. 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ermenistan: Yakınsak ta, Uzağız

           Ermenistan gezisinin üstünden hayli zaman geçmesine rağmen bu yazıyı daha yeni yazıyorum. Ermenistana giderken biraz İrana gider gibi oldum. Başıma bişey gelirmi sorusu akılda yer ediyor. Moskovadayım sipariş verirken İstanbullu olduğumu öğrenen garson "Ben ermeniyim" demesin mi? Haydaa ne alaka filan olmuştum. İtalyada da başıma geldi, benim orda ki danışman "Biliyormusun ben Vanlıyım,ermeniyim" dedi. Ailesi kaçıp italyaya gelmiş zamanında. Böyle 2 tane tatsız anım var. Neyse.  Atlasjet in burdan erivana direkt uçuşu var. Ocak ayında atlayıp gittim. Varışta vize alabiliyorsunuz. O zaman 21 günlük vize 8 dolar gibi bişeydi. Yalnız uçuş gece. Sabahı bekler hostele giderim derken, havaalanında taksicinin biri yakama yapıştı. Burda niye bekliyorsun, açık restoran var seni oraya götüriyim, orda yemek yer sıcakta beklersin. “Don’t worry, we are good people” diyip duruyor. Neyse atladım gittik. Şık bir restoran. Kahvaltı söyledim. Baktım adam benden son

Sevgiliyle İspanya - Valensiya

       Bu sene çok ara verdim yazmaya, hatta bazı ülkeler hakkında daha tek kelime karalamadım. Granadadan sonra rotamızı valensiyaya çevirdik. Hesapta La Tomatina yani domates festivaline katılmak var. Bu festival her yıl ağustos ayında yapılıyor. Bunol kasabası valensiyaya yakın ordan gidicez diye buraya geldik. Granadadan Valensiyaya otobüs yolculuğu zor geçti, ispanya düşündüğümden daha büyükmüş. Granada otogarda türk baklavası satıyorlar. Aldık. Ama bizimkinin yanından geçemez. Hep derim bazı lezzetler ait olduğu topraklarda güzel diye. Vardık hostele yerleştik. Sabaha festival var bizde hal kalmamış. O kadar dolana dolana tabi. Baya düşündüm, posamız çıkmış vaziyette olduğu düşündüğümden daha pahalı çıktığı için festivale katılmamaya karar verdim. İleri ki bir tarihe kalsın dedim. Hostelde festival biletleri satılıyor. Bunolde sabah saatlerinde kamyonlar domatesleri meydana yığıyor, millet başlıyor domates savaşlarına. Aynı günün akşamı da festival partisi oluyor. Dedik ertesi gü

2023 Yılının Muhasebesi

     2023 Yılında 2'si yeni olmak üzere 3 ülkeye gittim. Yurtiçinde ise şuana değin gitmediğim hiçbir ile gitmedim. Gittiğim ülkeler: Birleşik Arap emirlikleri, Danimarka ve İsveç. İlkinde ocak ayında Dubai'ye gittim. Pek heves ettiğimden değil. Özellikle bayanlarda bu Dubai'ye gitmek bir prestij meselesi olarak görülüyor. Bunlar yanlış şeyler. Ülkede adım başı gökdelen var ve göçmen dolu. Her yerden gelmişler. İngilizler, Ruslar, Hintliler ve diğer milletler. Hani neredeyse ülkede Arap kalmamış desem yeridir. Kaldığım pansiyonun işletmecisi bile Ugandalıydı. Temiz bir ülke. Ve düşünüldüğünün aksine Dubai oldukça ucuz bir yer. Hayat kalitesi Türkiye'den daha iyi. Bizim binemediğimiz arabalara binebiliyorlar mesela.    2. olarak haziranda Danimarka'ya gittim. Ülkeye girişte sıkıntı çıkarıyorlar Türklere. İstemedikleri her hallerinden belli. Bir refah ülkesi. Ben Danimarka'yı çok sevdim. Nüfus az, yatay mimari ve bol yeşil alan var. Çok rahatlar. Baltık denizinde