Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2020 Yılının Muhasebesi

       2020 Yılı melanet bir yıldı, hepimiz için öyleydi. Bu durumun 2021 yılında da süreceğini düşünüyorum açıkçası. Seyahat yasakları ve üst üste gelen başka sebeplerden ötürü yurtdışına ancak Ürdüne gidebildim. Onun da birkaç güne seneyi devriyesi olucak yani tam 1 yıldır evdeyim. Müthiş can sıkıcı bir durum benim için. Bende madem yurtdışına gidemiyorum o halde istanbulu dolaşıyım bari dedim. Corona yasaklarına rağmen performansım fena sayılmaz. İlk kez gittiğim yerlerin bir listesini veriyorum. Bundan sonra da liste yaparken hem yurtiçi hem de yurtdışı şeklinde yapıcam. Ufaktan Türkiyeyi de gezmeye niyetlendim. İşte 2020 yılı gezdiğim yerler. Yurtdışı:   Ürdün  , Seyahat Tarihi: Ocak 2020 Yurtiçi, Yeni İl: Edirne - Enez Yurtiçi (İstanbul): 1) Topkapı Müzesi 2) Ayasofya  " 3) Sultanahmet Camii 4) Nuruosmaniye " 5) Fatih " 6) Yavuz Sultan Selim " 7) Emirgan korusu 8) Otağtepe 9) Beylerbeyi sarayı 10) Küçüksu kasrı 11) Dolmabahçe Sarayı 12) İskender paşa Camii 13)

Sevgiliyle İspanya - Valensiya

       Bu sene çok ara verdim yazmaya, hatta bazı ülkeler hakkında daha tek kelime karalamadım. Granadadan sonra rotamızı valensiyaya çevirdik. Hesapta La Tomatina yani domates festivaline katılmak var. Bu festival her yıl ağustos ayında yapılıyor. Bunol kasabası valensiyaya yakın ordan gidicez diye buraya geldik. Granadadan Valensiyaya otobüs yolculuğu zor geçti, ispanya düşündüğümden daha büyükmüş. Granada otogarda türk baklavası satıyorlar. Aldık. Ama bizimkinin yanından geçemez. Hep derim bazı lezzetler ait olduğu topraklarda güzel diye. Vardık hostele yerleştik. Sabaha festival var bizde hal kalmamış. O kadar dolana dolana tabi. Baya düşündüm, posamız çıkmış vaziyette olduğu düşündüğümden daha pahalı çıktığı için festivale katılmamaya karar verdim. İleri ki bir tarihe kalsın dedim. Hostelde festival biletleri satılıyor. Bunolde sabah saatlerinde kamyonlar domatesleri meydana yığıyor, millet başlıyor domates savaşlarına. Aynı günün akşamı da festival partisi oluyor. Dedik ertesi gü

İsveç: Bu Kadar Düzen Bize Fazla

          Aylardır yazmıyorum. Bugün yazasım geldi. Seyahatlerin yazıya dökülmesi gerekiyor. Böylece hem anılar kaybolmamış oluyor, hem de gidecek olanlara yol göstermiş oluyorum. Gerçi bu kurlardan sonra nasıl seyehat edicez, bilmiyorum. Yıllık seyahat sayısını ve süresini kısaltmaktan başka çıkar yol görünmüyor. Yaptığım 4 gecelik seyahatlerden biri İsveçti. Niyet Litvanyaydı ama bilet fiyatları aniden fırlayınca kısmet İsveç oldu. Nordik ülkelere ilk gidişimdi. Göçmenlerden fazlasıyla ağzı yanmış bir ülke isveç. Ekonomi iyi olduğu için herkes oraya kapak atmaya çalışıyor. Nüfus'ta az. Girişte yine problem çıkardılar bana. Alsak mı almasak mı? Düşünüyorlar. 2. , 3. kişiyi çağırıyorlar. Adamların bize bakış açısı belli, bi de ben tipten kaybediyorum zaten. İnanın mührü vurdü, içerden düğmeye basıp kapıyı açıcak bekliyorum öylece. Neyse sonunda girdim.       Havaalanından şehir merkezinde ki otobüs garına shuttle bus var. Yolda gidiyorum ama otobüs yolda kayıyor sanki. Yollar öyle

Sevgiliyle İspanya - Endülüs

                                                 Şairin dediği gibi: Ona sadaka verin bayan. Bu dünyada Granada da kör olmak kadar büyük bir talihsizlik yoktur. Barcelonada ki 4 günden sonra güneye Endülüs bölgesine indik. Granadaya direkt otobüs var ve 14 saat sürüyor. İspanya haritada gördüğümden daha büyükmüş onu anladım. Granada barcelonaya göre küçük ve daha sade kalıyor. Engebeli bir araziye kurulmuş. Bereket versin ayarladığım otel iyi çıktı. Resepsiyonda öylesine 1 gece fazladan kalmak istiyoruz dedim. Mümkün değil tıkabasa doluyuz dedi adam. Daha odaya çıkmadan bugün elhamraya gidebilirmiyiz dedim. Geç oldu bu saatten sonra gidilmez, zaten bilet bulmanızda mümkün değil dedi. İyi de kardeşim boşuna mı geldik biz sorusu zihnimi tırmalıyor. Olay şöyle işliyor. El hamra sarayı 150 yılda inşa edilmiş devasa bir komplex. Bir değil bir düzine saray büyüklüğünde. Sonradan kendileri de bazı yapılar eklemişler. Sultanın sarayına yani aslanlı avlunun olduğu binaya girebilmek içi

Sevgiliyle İspanya - Barcelona

              Ben daha önce Barcelonaya gitmiştim bir kez. Ve ispanyayı tüm gezmişliğim bundan ibaretti. Benim hatun ya illa görmek istiyorum diyince, seyahat programına aldık ve bu seyahati geçen yaz yaptık. Şimdi gitmek istemek iyi güzel tabi ama önce vize almak gerekiyor. Leventte ki konsolosluğa gittim. Burdan vermiyoruz aracı firmaya başvurmalısın dediler. Birader ben bir de aracı firmaya komisyon ödemek istemiyorum diyince; valla böyle isterseniz bizi dışişlerine şikayet edin dediler. Döndüm geri peyderpey. Aracı firma Bls. Ben vize için gerekli o evrak listesini gördüm fenalık geçirdim. Tam 25 tane evrak isteniyor. Bir de detayları var. Falanca evrak 15 günden eski olmıycak gibi gibi. O  gece uyku tutmadı beni. Bu kadar kağıt nasıl toplanıcak. Hatta evrak listesinin fotosunu çekip ispanya başbakanına twitter'dan gönderdim. Kolaysa siz toplayın diye. Neyse iki kişi yüklendik, kağıtları topladık. Toplam 3 gidiş, 25 adet evrak, ve 100 dolar karşılığında vizeyi verdiler. V

Ayağımın Tozuyla Ürdün-2

                                          Kaldığımız yerden devam edelim. Bileti aldığım gibi ver elini akabe. Yol 4 saat filan sürüyor. Yol da ne yol. Yol yok ürdünde doğru dürüst. Akabeye girmeden önce güvenlik kontrol noktası var. Kimlik bagaj kontrolü. Polis araca bindi, pasaportumu görür görmez; in aşağı dedi. Koca otobüste niye ben, niye sadece ben? Zoruma gitti ama napıyim. Sepetliycekler diyorum kendi kendime. Neyse mesele çıkmadı. Vardım akabeye. Şehir iyi dizayn edilmiş. Yol soruyorum adres gösteriyorum. Latin harflerini okuyamıyorlar. Güç bela buldum hosteli. Aylar sonra ilk kez sıcak yüzü gördüm. Akabe 15-20 derece. Mal bulmuş mağribi gibi hemen kışlıkları çıkardım.       Ürdünlüler ülkenin yerinden çok şikayetçiler. Sınır komşularını hiç sevmiyorlar. Irak, suriye, israil. Şeytan üçgenindeyiz diyorlar. Bir de göçmenler meselesi var tabi. 3 milyon filistinli göçmen, üstüne suriye ve ıraklılar. Etti 5-6 milyon. Zaten iş yok, kendimize zor bakıyoruz diyorlar. Ammand

Ayağımın Tozuyla Ürdün-1

                                                           Bu yıl ki ilk seyahatimi Ürdün'e yaptım. Kış aylarında sıcak ülkelere gitmeyi seviyorum. Bu kez ılıman bir ülkeye razı oldum. Ülkenin iklimi bi acayip. Ammanda kuru soğuk bir rüzgar esiyor, Petra da yağmur yağıyor, 1 saat ilerisi kar tipi, akabede ise insanlar denize giriyor. Ülkeye girişte her zaman olduğu gibi zorlandım. Tipten kaybediyorum ben. Havaalanından taksi tuttum. Amman epey karışık. Dolan babam dolan. Taksiciye şaka yollu ammanda metro yokmu dedim. Bekliyoruz 100 yıl sonra gelicek dedi. Tipik bir arap ülkesi varoş yoğunlukta. Böyle bir bitirim sokakta bıraktı beni. Anlaştığımız rakamın üstünü istiyor. Vermem dedim. Hostele yerleştim. Fena değildi. Çıktım sokakları geziyorum. Bu insanlar burda nasıl yaşıyor diye düşünüyorum. Açlıktan kendimi bi falafelciye atıyorum. Pis filan takmıyorum. Talimliyim ben bu ortamlara Sri Lankadan. Galiba arapların güzel olan tek şeyi yemekleri. Adama bi fotomu çek dedim. Ge